Can Emre
ORTA DOĞU KAVRAMI ve BOP PROJESİ
BOP
Amerika, emperyalizmini devam ettirmek için 1.Dünya Savaşı sonrası Wilson İlkeleri ve Self-Determination ile daha sonra, 2.Dünya Savaşı sonrası Truman Doktrini Marshall Yarımları ile sömürgeciliğin, ‘Anayasası’ kabul edilen doktrinleri hayata geçirerek, sömürgeciliğe yeni bir yorum getiriyordu.
Bu gün ise Yeni Dünya Düzeni ‘New World Order’ ile özellikle; Orta Doğu politikalarında değişikliğe giderek, BOP bilinen ismiyle; Büyük Orta Doğu Projesini hayata geçirerek Orta Doğuda planlarını uyguluyordu.
Peki, nedir bu BOP Projesi?
Ortadoğu kavramından bahsedildiğinde, burada daha ziyade dinsel anlamda Müslümanların, etnik anlamda ise Türk, Arap ve Farsların çoğunluğu oluşturduğu bir bölgeden söz edilmektedir. Bununla birlikte İslamiyet’in yanında Yahudilik ve Hristiyanlık da diğer önemli dinler olarak, bölgedeki siyasi gelişmelerde her zaman önemli role sahip olmuş; Türkler, Araplar ve Farslardan oluşan yapısında Kürtler ve Yahudiler de belirleyici rol oynamıştır.
Bu proje; ABD’nin Soğuk Savaş sonrasında tek kutuplu kalan dünya üzerinde egemenliğinin sürmesini sağlamak üzere, kurulmuş bir projedir. BOP küreselleşme ile aşınmaya uğrattığı tüm uluslardan bağımsız hareket eden, küresel elitin içinde olduğu uluslararası güçlerin, gerekse de ulus devlet düzleminde, süper güç olan ABD’nin çıkarlarına uygun bir projedir.
Tarihsel olaylara yön veren gelişmeler, burada yaşanmış, geleneksel ve modern imparatorluklar için üzerinde mücadele edilmeye değer bulunmuş, her şeye rağmen bu coğrafyadan vazgeçilmemiştir.
Sınırları neresini kapsar?
Orta Doğu, en geniş anlamda; batıda Fas, Tunus, Cezayir, Libya, Somali, Etiyopya, Sudan ve Mısır’dan başlayarak doğuda Umman Körfezi’ne kadar uzanan ve Irak, Kuveyt, Bahreyn, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Umman’ı içine alan, kuzeyde Türkiye, Kafkasya ve Orta Asya Türk Cumhuriyetlerini kapsayan, ayrıca İran, Afganistan ve Pakistan’ın da dahil edildiği, güneyde ise Suudi Arabistan’dan Yemen’e uzanan Arap yarımadasını çevreleyen ve ortada Suriye, Lübnan, Ürdün, İsrail ve Filistin’in yer aldığı bir coğrafya olarak tanımlanabilir.
Büyük Orta Doğu Projesi BOP Haritası
ABD’nin ‘Büyük Orta Doğu Projesi’ bu geniş coğrafyayı kapsamakta bununla beraber, daha dar anlamda, ama daha yaygın kullanımı itibariyle, batıda Mısır, kuzeyde Türkiye ve İran’ın yer aldığı, doğuda yine Umman Körfezi’ne, güneyde ise Aden Körfezi ve Yemen’i içine alan bölge Orta Doğu olarak tanımlanabilir.
Bununla beraber, daha dar anlamda, ama daha yaygın kullanımı itibariyle, batıda Mısır, kuzeyde Türkiye ve İran’ın yer aldığı, doğuda yine Umman Körfezi’ne, güneyde ise Aden Körfezi ve Yemen’i içine alan bölge Orta Doğu olarak tanımlanabilir. İkinci tanım itibariyle Mısır’ın batısında yer alan bölgeler Kuzey Afrika kavramı içinde, Afganistan ve Pakistan ise Güney Asya ya da Güney Batı Asya coğrafyası içinde düşünülmektedir.
BOP Projesinde Türkiye
Türkiye, jeopolitik ve jeostratejik durumu itibarıyla; dünyanın en önemli petrol rezervlerine sahip Orta Doğu ve Hazar Havzası, önemli deniz ulaştırma yollarının kavşağı durumunda bulunan Akdeniz Havzası, aynı zamanda coğrafi anlamda Asya ve Avrupa’ya köprü oluşu, değerli su kaynakları, tarıma elverişli toprakları hatta açılmamış ve aktive edilmemiş enerji kaynakları ile birlikte; Türkiye aynı anda bir Avrupa, Asya, Balkan, Kafkas, Ortadoğu, Akdeniz ve Karadeniz ülkesidir.
Fiziki kültür bakımından verimli topraklarının yanında, küresel anlamda dünya kültürlerine beşiklik etmiş, etrafı denizlerle çevrili, ipek ve baharat yolunun başlangıç noktası, enerjiye dayalı jeopolitiği ve enerji koridoru özelliğine sahip Kerkük-Yumurtalık-Ceyhan, Bakü-Tiflis-Ceyhan, İstanbul Boğazı ve inşa edilecek Samsun-Ceyhan AB’nin asla vazgeçemeyeceği en güvenilir en karlı ve en kısa enerji güzergahı olmakla birlikte; yüzyıllardır bu kadim topraklarda dinsel anlamda da medeniyetlere ev sahipliği yapmıştır.
BOP ’un Amacı
Büyük Ortadoğu Projesinin, resmi olarak ilan edilen ana amacının, özgür olmayan geri kalmış bölgelere demokrasi getirmek olduğu açıklanmıştır.
ABD Başkanı George W. Bush böyle bir proje ile Ortadoğu’ya yönelmelerinin en önemli gerekçesini, birçok Ortadoğu ülkesinde var olan yoksulluğun, derinleşmesinde görmektedir. Ona göre; ‘Bu ülkelerde kadın hakları bulunmamaktadır.
Kadınların okula gitmesi engellenmektedir. Bütün dünya ilerlemekteyken, Ortadoğu toplumları yerinde saymaktadır. Ortadoğu, özgürlüğün yeşermediği bir yer olarak kaldığı sürece, bölgede durgunluk, gerileme sürecek ve şiddet ihraç edilmek üzere, her zaman var olacaktır.’
Büyük Ortadoğu Projesinin mimarlarından olan Dick Cheney BOP ‘un ana fikrinin, bütün bölgeye demokrasiyi yayarak, bölgede gelişmeyi ve barışı garantilemek olduğunu söylemektedir. Ona göre; ‘Demokrasiye giden yol haritası, kesinlikle değerlidir. Proje kapsamında kadınların durumuna da eğilmek gerekmektedir. Demokratik süreci kolaylaştırmak için bölgenin sorunları çözülmelidir.’
Demokrasiye giden yolda kilometre taşları şunlardır:
•Sınırlardaki hukuk ihlallerini önlemek,
•Dinsel ve ulusal azınlıkların kendi yazgısını belirlemesi,
•Bütün bölgeyi zehirleyen, yanlış ideolojileri bastırmak için eğitimde büyük ilerlemeyi sağlamak.
BOP ‘un Genel Hedefi
Büyük Ortadoğu Bölgesinde terörizmin kaynağı olarak radikal İslamcılar hedef alınmaktadır. Ancak izlenecek yöntem konusunda Avrupalılarla görüş farklılıkları bulunmaktadır.
Amerika özellikle 2.Dünya Savaşı sonrası bölgede İngiltere’den bayrağı devralarak emperyalizm ile Orta doğuyu parselleyip, enerji kaynakları petrol, doğal gaz yanında bölgenin jeopolitik ve jeostratejik yapısı nedeniyle, 1948 inşa edilen İsrail’in güvenliği ve yayılmacılığı baz alınarak, uzak Asya dahil olmak üzere, Japonya ve Avustralya’ya kadar olan bölgeyi kontrol etmek ve dünyayı tek çatı altında, tek prototip insan, tek din ve tek dil etrafında birleştirerek New World Order ile yönetmek üzere planlarını yapmıştır.
Aynı zamanda; dünyanın gelecek yüzyılda maruz kalacağı küresel iklim felaketi, su kaynakları, yiyecek kaynakları ile birlikte bozulacak; iklim ve toprakların kullanılması adına buralarda hakimiyet kurarak, tek dünya devleti olma yolunda adım atmaktadır.
Bunun diğer bir versiyonu ise yine gelecekte küresel iklim felaketi ile bozulacak olan yeni dünya düzeni için Mars’ta yeni bir yaşam ve koloni kurma adına atılan adımları, yeni bir yaşam alanı ve yeni bir dünya arama çalışmaları, aslında Amerika’nın sömürü düzenini gözler önüne sermeye yeten, strateji ve doktrinlerdir.
Bugün Amerika’nın Orta Doğu bağlamında uygulamaya koyduğu BOP, Büyük Orta Doğu Projesi, bölgenin enerji kaynakları petrol ve doğalgaz ‘ın yanında İsrail’in güvenliği ve yayılmacılığı konularını içerse de;
Geri planda BOP, bu proje ile söylenildiği gibi, dinsel, mezhepsel, enerji merkezli, jeopolitik ve jeostratejik düşünülse de, küresel güçlerin ve dünyayı yöneten büyük ailelerin dünyayı tekelci bir konsepte yürüterek onların dışında kalan insanların köle, onların ise efendi olarak hayatlarını idame ettirecekleri, kaynakların yetersiz kaldığında dünya kaynaklarını kontrol edecek, paylaştıracak ve dağıtacak olan bu büyük küresel ailelerin finansman sağladığı ve uygulamaya koyduğu konjoktürel projedir.
Görünürde Amerika olsa da; arka planda görülmeyen yüzünde, özellikle Amerikan Merkez Bankası yani FED’ in gerçek sahipleri 8 Yahudi aileden en güçlüleri olan ve Yahudiler ve gizli Yahudi güçleri tarafından ‘Yahudilerin Tanrısı’ olarak görülen ve dünyada, şirketleri ve yatırımcı özellikleriyle yaklaşık 800-900 trilyon dolar gibi büyük servetleri yöneten;
Yahudi aile Rothschild ailesi ve yine bu aile sayesinde zenginleşen ve dünya devi sayılan, Rockefeller ailesi Büyük Orta Doğu Projesinin görünmeyen yüzü olarak gizli finansörleridir. Aynı zamanda bu aileler 1948’de Orta Doğuda kurulan İsrail’in bölgeye yerleşmesine finansman sağlayan ailelerdir.
SONUÇ
Bugün uygulanan haliyle; 1.Dünya Savaşı sonrası Wilson İlkeleri, 2.Dünya Savaşı sonrası Truman Doktrini ile sömürgeciliğe başlayan, Orta doğuda ise Büyük Orta Doğu Projesi BOP ile enerji kaynaklarını sömüren Amerika, küresel güç ve devlet olarak, ürettiğinden fazla tükettiği, halkının refahı için sömürü düzenini devam ettirerek, diğer ulusal devletleri aşındırıp, erozyona uğratarak, bölgesel anlamda terör ve savaş stratejileri ile ülkeleri değiştirip dönüştürürken;
Türkiye bağlamında ise Ilımlı İslam Modeli ile bizleri değiştirip erozyona uğratarak hedefine hızla ilerliyor. Hatta NATO konseptini iyi kullanıp organize eden Amerika, bu anlamda sivillere yaptıramadıklarını, askerlere yaptırarak, küresel anlamda yerel, bölgesel ve konjonktürel olarak dünya egemenliğini ele geçirip, kendisine finans sağlayan, küresel dünyanın oyuncuları ve ailelerinin sözde komünizm felsefesinden daha kapalı ve tutucu bir şekilde, yönetilmesi için tehlikeli olmaya devam ediyor.
Genel anlamda, emperyal ve sömürgecilik dürtüleri ile bölgenin enerji, su ve tarıma elverişli toprakları, İsrail’in güvenliği, hatta oluşturulacak özel bölgeler ile Orta Doğu’da kendi dünyasını dizayn ederken;
Bir yandan da, küresel dünya baronlarının Amerika’nın varlığı, gelişmesi, büyümesi ve sömürgeci güç olarak dünyada hakimiyetini sürdürmesi için küresel oyuncuların direktifleri ile sürdürülen proje, Yeni Dünya Düzeni yani ‘New World Order’ ile küresel felaketler sonunda değişecek “İklimsel” dünya düzeni için, 1990’larda yapılan çalışmalar sonucunda, kutuplardaki buzulların hızla erimesi ile yaşanmaya başlayacak, küresel felaketten etkilenmemek ve bu anlamda, dünya üzerinde okyanusların etkisinden uzak bölgenin, (Mezopotamya ve tüm Orta Doğu Coğrafyası) yeni yaşam platformlarının ile inşa edilmesi sürecidir.
Aynı zamanda; Amerika’nın BOP projesi ile dizayn etmek istediği Büyük Orta Doğu Coğrafyası buna Türkiye ve uzak Asya’da dahil ülkeleri kapsamakta olup; karasal anlamda içeride kalan toprakların, gelecek yüzyılda yaşanması beklenen kutuplardaki buzulların hızla erimesi olayının başlaması ile birlikte; insanların kurtarılmış bölgelere göç etmesi ve bunu da küresel baronların finansmanı ile sağlanacak olması, olayı küresel anlamda jeopolitik ve jeostratejik olarak değerlendirmek gerekecek.
Amerika petrol, doğalgaz ve enerjiyi, dünyanın her yerinde bulup, ülkesine getirme kapasitesinde bir ülke olup; sorun enerji, doğalgaz ve petrolden önce değerli topraklar ve verimli su kaynaklarıdır. Bölgede başta İsrail’in güvenliği ve yayılmacılığı düşünüldüğünde, neden İsrail’in toprak anlamında büyütülmek istediği konusunda, fikir sahibi olmuşsunuzdur sanırım.
Aynı zamanda; yine Yahudilerin bu bölgede, sözde Yahudi bir kralın hakimiyeti ve yönetiminde dinsel ve mistiksel olarak Büyük Yahudi Devletinin hayata geçirilmesi planlandığından, İsrail’in bölgede kurulması için Rothschild ve Rockefeller aileleri bölgeye büyük yatırım yapmıştır.
Zaten Yahudiler arasında Rothschild ailesi Yahudiler için çok önemli olup, Yahudi Cemaatleri Rothschild ailesine Yahudilerin Tanrısı olarak gördüklerini söylerler.
Kısacası; küresel bir proje olan BOP dünya devletlerini aşındırıp, tekelci bir kavramla dünyayı yöneterek, ileride kölelik düzeninin ve hakimiyetinin gerçekliği ile yeni bir kavram, yeni bir doktrin, yeni bir Devlet kavramı ile hatta tek tip insan prototipi ile dünyayı yönetmektir.
Amerikalıların bir sözü vardır. Para için şunu derler: ‘ Para zamanın tanrısıdır ‘
Bu gün dünyada değişene kadar, değişirse veya değişmesine müsaade edilirse, dünyanın en değerli kağıdı. Yeşil kağıt, yani Dolar’ dır.
Bu projede dolar olmadan, yeşil kağıt olmadan gerçekleşemez. Peki dünyada doların sahibi kim? Amerikan Merkez Bankasının sahibi kim?
Doların gerçek sahibi FED; 8 Yahudi aile.
Bu sekiz Yahudi aile Amerikan Merkez Bankasının sahibi olup, dolar basan Bankadır. Amerika ne kadar sömürgecilik duygularını geliştirir, savaşır ve silah tüketirse paraya ihtiyacı olacaktır. Ne kadar savaş, o kadar silah ve harcama demektir. FED’te, Amerikan Devletinin paraya ihtiyacı kadar, Amerikan Tahvili alarak, bunun karşılığında Amerikan Hükümetine yeşil kağıt-dolar bastığı için, Amerika’nın sömürgecilik anlayışı ve dünyanın Jandarmalığına soyunması küresel güçlerin yani Amerikan Merkez Bankası sahipleri 8 aileyi daha da zengin ederek küresel patron konumuna getirmiştir.
Şimdi bu ailelerin en büyükleri Rothschild ve Rockefeller aileleri dünyanın tamamını ele geçirmek için gizliden Amerika’yı kışkırtarak, daha fazla sömürgecilik duygularının kabarmasını ve daha fazla harcama yapmasını teşvik ederek, kazançlarına kazanç sağlayarak, hedeflerine hızla ilerliyorlar.
Bunun sonucu olarak ta Orta Doğu’da dengeler hızla değişerek ileride tek dünya devletinin oluşması ve kontrolün dünyayı yöneten ‘Gizli Güçlerin’ eline geçmesi için yapılan planın ve oynanan oyunun adı BOP olup, bilinen ismiyle New World Order olarak anılmaktadır.
Ülkemiz için ise bu proje, büyük bir tehlikedir.
Bugün, ulus devletleri aşındırmak için yapılan çalışmalar ortada olup, özellikle Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Ulusal Kurtuluş Savaşı ile emperyalizmi denize dökerek, Lozan’da diz çöktürdüğü ve planlarını 100 yıl ertelettiği için ‘Atatürk’ü’ o yüzden sevmezler.
ABD’nin 28.Başkanı Wilson 1. Dünya Savaşı sonrası yayınladığı Wilson İlkeleri ve Self-Determination felsefesi ile sömürü düzeninin ilk anayasasını ortaya koysa da, Atatürk’ün büyük devlet adamlığı, ciddiyeti ve kararlılığı karşısında 1923-1938 arası Türkiye-Amerika ilişkileri stabil devam etmiş, karşılıklı olarak ilişkiler sıkıntısız ve problemsiz sürdürülmüştür.
Ama; bugün artık o dönemin gerisinde ve Türkiye-Amerika ilişkilerine baktığımızda; gerginlik, NATO konsepti içinde bulunsak bile, NATO’nun bize bakışı, farkı askeri stratejisi, karşılıklı olarak hatta, Türkiye’nin tavizleri ve ekonomik olarak dışa bağımlı bir yapısı ile bugün yaşanan sıkıntılar, BOP Projesinin Türkiye’ yi de etkisi altına aldığı görmemek, akıllıca değildir.
Bugün ülke olarak, BOP’ un ateş çemberi altında olmamız ve artık bu projenin, bizi değiştirip, dönüştürmesinin elzem değiştirilmesi için iktidarın, çok acil bir şeyler yapması ve bölgesinde güçlü Türkiye’ nin bu proje ile ateş çemberinin içine girmesi engellenmelidir.
Ama yukarıda belirtiğim gibi 2004′ te güncellenen BOP Projesinin ‘Eş Başkanı’ olmamız ayrıca büyük bir handikaptır, ülkemiz adına.
Atatürk; 1.Dünya ve Ulusal Kurtuluş Savaşı sonrası bunu görerek Nutuk’ta Amerikan Mandacılığı isteyenlere, seslenerek şöyle dedi…
‘Ne mandacılığı? Ne Himayeciliği? Mandacılık ve Himayecilik yok. Ya istiklal ya ölüm’ diyerek hedefini ortaya koymuştur.
Kısacası emperyalistlerin, sömürgecilik duygularını ve heveslerini Nutuk’ta belirtmiş, Amerika’nın oyunlarına dikkat çekmişti. Şimdi bizde Amerika’nın oyunlarına dikkat çekiyoruz.
Su uyur, düşman uyumaz…
BOP, Orta Doğu Coğrafyasını, hatta uzak Asya’yı değiştirme projesi olup; ileride yaşanacak ‘Küresel İklim Felaketi’ sonrası bölgede, dinsel ve sözde mistiksel yönetimlerin hayata geçirilerek, İsrail’in topraklarının büyültmesi amaçlansa da, arka planda; Küresel Baronların hedefi, tek dünya insanı, tek din, tek dil yani köleliğin, tüm dünyada hakimiyetinin sağlanarak, onların daha rahat, daha güvenli yaşamasını sağlayacak; Küresel İklim Felaketi ile özellikle buzulların erimesiyle birlikte, bu yüzyılın sonunda yada, önümüzdeki yüzyılda, yaşanacak ‘İkinci Kavimler Göçü’ öncesi dünyada yer kapma savaşıdır. Çünkü; İnsanoğlunun uzayda ve başka gezegenlerde yaşaması mümkün değildir.
O nedenle Orta Doğu ve içinde bulunduğumuz Mezopotamya toprakları, biz insanoğlu için bundan sonra yaşanması zor coğrafyadır.
Türkiye bunun neresindedir?
Tamda göbeğindedir.
Orta Doğu coğrafyasının bir parçası olan, aynı zamanda Asya ve Avrupa’ya köprü bu coğrafya, tehlike altındadır, BOP ile.
1980′ den sonra yaşananlar ve özellikle 2002’den itibaren yaşananları da, göz önüne getirdiğimizde;
PKK ve FETÖ terör örgütlerinin yaptıkları, Irak’ ta askerlerimizin başına çuval geçirilmesi, sınırlarımızın delik deşik edilmesi, İmralı ve Oslo görüşmeleri, sınır dışı harekatlar, siyasi ve ekonomik dezenformasyonlar, son olarak ta Parlamenter Sistem yerine, 2018′ de ‘Partili Cumhurbaşkanlığı sisteminde;
Yine bir tek kişinin karar verdiği bu günkü konjonktürde, ekonomik çöküş ve yaşananlar, Türklük kavramı yerine Ilımlı İslam ve sözde Halifelik söylemleri, Diyanet’in halk üzerindeki baskısı, başı açık, kapalı tartışmaları…vs. bugün Türkiye’ yi de, karanlık dehlizlerin çıkmazına doğru, sürüklemektedir.
Coğrafya bugün kaderimiz olmuştur.
Bu coğrafya bir tek Atatürk’ün kaderi olmamıştır.
Neden mi?
Çünkü o; Mustafa Kemal Atatürk olduğu için.
Tehlike büyük…
Saygılarımla.
Thanks for sharing. I read many of your blog posts, cool, your blog is very good.