KENDİ CENNETİNİZİ KENDİNİZ YARATIN

0
289
Kendi Cennetinizi Kendiniz Yaratın

Can Emre

Can Emre

KENDİ CENNETİNİZİ KENDİNİZ YARATIN

Cennet…

Bu günlerde rüzgara rağmen, rüzgara karşı yürüyoruz, farkında mısınız?

Adeta upuzun bir tünelde, nereye gittiğini bilmediğimiz trenin son vagonunda, hatta sonda olmanın dezavantajını yaşarken; bir sağa, bir sola demeyeceğim, o terimler sağ-sol eskide kalan ve bugün güncelliğini yitirip ‘yeni düzenin tanrısı’ tarafından bu dünyada, lümpenlerin ‘düzenin tanrısı’ ile sözde lümpenlikten kurtulup,  burjuvaziliğe terfi ettik sananların sanal oyun dünyalarında, dejavu yaşadıklarının farkında olmayan lümpenlerin, sınıf atlayarak burjuvazi standartlarını yakaladıkları inancının, bugün bize ‘cennet vadedenlerin’ yada cennet vadettikleri soyut düzenden bi haber, kendi yaşadıkları ‘sahte cenneti’ dünya cennetleri ile karşılaştırmaları kadar, absürt bir dönemin hayal satan tezgahında, alıcı bekliyoruz.

Kendi cennetini gerçek cennet, kendi lümpenliklerini ise burjuvazi olarak görenlerin dünyasında, gece makyajlarının akacağını ve yastıklarına akacak boya, kir ve pas karışımı tortuların daha fazla pas ve kire dönmüş siluetleri karşısında, nasıl bir ifade ile uyanacaklarını merak ediyorum?

Bugün; rüzgara rağmen ve rüzgara karşı yürürken, aslında herkesin tiyatrosu farklı oynanır. Herkesin şiiri farklı yazılır. Yada; herkes kendi aşkını, yada lümpenlerin ‘düzenin tanrısı’ ile burjuvalaştığı kasabada, şehirde, metropolde kendi aşkını, yaşantısını, hatta yeme içmesini bile, en muhteşem sanır.

Yanılgıda buradadır.

Yoktur böyle bir şey. Ama onlar bozulmuş gözleri ve ruhlarıyla çevreyi öyle algıladıkları için, algıladıkları gibi gördüklerini, gerçekmiş gibi sanarak hareket ederler, cennet satarlar bu düzende.

Yine cennet vadedenler;  yaşadıkları cenneti size vadedeceklerini sanıyorsanız, işte burada yanılıyorsunuz.

Onlar; somut değil, soyut dünyanın bilinmeyen ve yaşanmamış, görülmemiş, gidip gelinmemiş, enstantanelerini kendileri bile bilmeden, görmeden, yaşamadan satmaları, işte bu, bugün ‘düzenin tanrısı’ ile lümpenlikten burjuvaziliğe sınıf atladıklarını sananların dünyasında, atlanan sınıf değil, aslında görülen rüyanın, onlarda yarattığı ‘halüsinasyondan’ başka bir şey değildir.

Şimdi; bugün cennet dedikleri ve kendi yaşadıkları halüsinasyonları gerçek sananların vadettikleri sanal cenneti değil, kendi yaşadıkları toplum, kasaba, şehir ve ülkenin dışında da, ‘dünyada’ gerçek cenneti yaşamadıkları için kendi tiyatrosunu, şiirini, aşkını, yaşantısını, şehrini cennet sananların, size cennet vaat ederek, başka başka yerlerdeki gerçek cennetleri görmeden hayal satmaları, ancak rüyalarda görülen güzel ve tatlı anılardan başka rüya olmayacaktır.

Siz siz olun ve unutmayın!

Cennet kişiden kişiye, toplumdan topluma, hatta ülkeden ülkeye değişir. Bugün gitmediğin, görmediğin, bilmediğin ama somut olarak var olan ülkeleri, şehirleri, yapıları, değerleri ve gerçekleri görmeden; adeta ‘sanal gerçeklik gözlüğü’ gibi gözlük takan lümpenlerin kendilerini burjuvazi gibi görmeleri de, kaçınılmazdır.

Siz; baktığınızda anlayacaksınız bunları.

Hadi anlamadınız diyelim. Sonunda  makyajlar dökülüp boyalar akmaya başladığında; size cennet vaat edenlerin sadece sanal gerçeklik gözlüğü ile dolaştıklarını göreceksiniz.

Maalesef bugün, düzenin tanrısının güdümünde yol alanların söylediklerine değil, somut anlamda ‘kendi cennetinizi kendiniz yaratın’ derim. Başkalarının size cennet vaat etmelerine inat. Hatta; başkalarının size cennet yaratmasına müsaade etmeyin.

Çünkü bu düzende cennet vadedenler, düzenin tanrısı ile lümpenlikten, burjuvaziliğe terfi ettiklerini sanmaları, bir gecelik rüya kadardır. Makyajlar akıp gider, gerçek gün gibi ortadadır. Düzenin tanrısına güvenip fazla zorlamayın.

Nemelazım, makyajlarınız akıverir sonra.

Kendi cennetinizi kendiniz yaratın…

Nasıl mı?

Onu da siz bulun.

Düzenin tanrısı rüya gibidir. Rüya aleminde yaşatır. Görürsün, mutlu olursun, rüyadan uyandıktan sonra; bamm!

Makyajın, boyaların, sırların döküldüğünde kralın çıplak olduğunu anladığında, aslında lümpenlikten düzenin tanrısı ile burjuvaziye atladığını sanan beyinler, kendilerinin çıplak, boş ve sığ olduklarını sanal gözlüklerini çıkardıklarında, kendilerini bu düzende kral ilan edenlerin, Marx ‘ın teorisindeki gibi ‘sınıf atladık’ sananlar; unutmasınlar öyle kolay kolay, sınıf atlanılmaz. Bunun karşılığı olarak;  nitelik, nicelik…vs. yoksa, okul bahçelerinde kendi akranları ile atlasalar, atlasalar; ancak ‘ip’ atlarlar…

Düzenin tanrısı böyledir. Bir varmış bir yokmuş gibi!

Hoşçakalın…

canemregündem.com

 

*Düzenin Tanrısı: Amerikalılar dolar için dünyanın tanrısı yorumunu yaparlar. Bildiğimiz yeşil kağıt için. Ben de yeşil kağıda; düzenin tanrısı diyorum.