SORGULUYOR MUYUZ? YA DA NE KADAR SORGULADIK?

0
177
Sorguluyor muyuz

Can Emre Gündem

Can Emre

SORGULUYOR MUYUZ?
YA DA NE KADAR SORGULADIK?

Sorguluyor muyuz?

Ülkemiz deprem ile birlikte, çok ama çok acı yaşadı. Bu acının ateşi ve dumanı, hepimizi yakıyor. Acımız çok büyük.

Depremde Hükümetin geç müdahalesi, etkisizliği, kurumların iletişimsizliği ve daha önce yeterli tedbirlerin alınmamasının bedelini, nasıl 1999 depremi ile halk ödemiş ise yine 2023’ te de, 24 yıl sonra yine halkımız, ödedi ve ödüyor… Hem de çok kötü bir tecrübe ile! Ama neden? Niçin biz ödüyoruz?

Buna rağmen, yüzbinlerce insanın vefatından sonra bedel ödemesi ve istifa etmesi gerekenler ise yine kibir ve üstten bakan tavırlarıyla ayar vererek, sorumluluklarını yerine getirmiyorlar.

İstifa yok. Neden?

Buradan şuna gelmek istiyorum. Toplumun bu konulara bakışı, yardımlaşması, cansiperhane çalışması, paylaşması, yaraları sarmak için bölge ve coğrafya gözetmeksizin çabası mükemmel. Burada sorun yok.

Sorun;  iktidar olmak için bize sunulan ve hayal satanların, sattıkları hayallerine bile sahip çıkamaması. Acı olanda bu!

Aslında, hem bugün yaşadıklarımızı hem de geçmişte yaşananları sorgulamadığımız için sorun da, zaten burada! Böyle bir kabiliyete ve alışkanlığı sahip değiliz. Bu da, başlı başına bir sorun aslında!

Hayatın içinde yaşanan, olumlu ya da olumsuz durumları, olayları, paradigmaları sorgulamıyoruz? Bunların sonunda, iyi ya da kötü senaryolarda, kendimize şu soruları sorup; Neden? Niçin? Böyle acılar yaşıyoruz diye sorgulama yapmıyoruz. Sorun da burada! Sorgulamamak.

Yapmadığımız için bir müddet sonra unutuyoruz. Sonrası kaldığı yerden devam! Sorgulanmayan hiçbir şeyin cevabını da, bu toplumda bulamayacağımızı da biliyoruz!

Peki, geçmişten bu güne kadar bize sunulan oyunları, tiyatroları, filmleri, bunların arka planlarını, masaya koyup, inceliyor muyuz?  Bize, ne sunuluyorsa kabul ediyoruz.  Neden?

Çünkü geçmişten gelen ataerkil  düzen ve birey olarak özgürlüklerin olmaması yine eğitimsizliğimizin getirdiği cahillik ve korkularımız buna engel!  Tabi bu da bilinçli yapılan, sistemsel bir olgu.

Geçmişte; bize içirilen acı ilaçları, yazılan reçeteleri, kim sorguladı? Sorguladık mı?  Sorgulansaydı, böyle mi olurduk?  O nedenle bugün bize sunulan, sanal dünyada sanal gözlüklerimizle oyunları, tiyatroları, filmleri ve söylemleri sorgulamayıp, gerçek anlamda ne sunduklarını göremeyeceğiz.

Gerçeği görmek için  ya bu gözlükleri çıkarıp, gerçekleri görecek ya da bize dayatılan kara gecelerde, soğuk ve ayazda hatta yağmurlarda, ıslanarak yürümeye devam edeceğiz.

Tercih meselesi ama bu tercihten de öte, yaşam içinde var olma, yok olma süreci.

Her şey, sorgulanmalı?

Bizi neden ayrıştırdılar? Hatta Müslümanlığı yine İslam ile vurarak, gerçek anlamda dürüstlüğü, temizliği, adaleti, ahdevefayı bir kalemde silerek, kendilerinin iktidarı ve zenginleşmesi adına kullandır.

O nedenle sorgulamalıyız.

Ama sadece iktidarları değil muhalefeti de sorgulamalıyız.

İktidar, 1999-2023  tam 24 yıl boyunca sorumluluk bilinci taşımamışsa, muhalefetinde bunda payı vardır.

Çünkü; bu gün deprem sonrası, Mühendisler ve Mimarlar Odalarına, Sivil Toplum Kuruluşlarına, kamu-özel ayrımı yapmaksızın giderek, fotoğraf vermek. Bak ben şehrim için şöyle yapıyorum,  böyle yapıyorum demek ikircikli bir tutumdur. Herkes dahil buna!

Bu gün için bu eylemler, göz boyamadır. Kim yaparsa yapsın farketmez!

Yaşadığımız ve onbinlerce vatandaşımızı kaybettikten sonra yapmak değil, deprem gerçeğini bile bile yapmadığın için yapılanlar, gerçekçi durmuyor. Tüm bunları, deprem öncesi yapacaktınız!

Neden yapmadın? Yapmadınız?

Onlar yapmadılar. Yapmadıkları için böyle oldu.  Peki sen neden sorgulamadın? Deprem öncesi 6 Şubat’tan önce bu tehlike yok muydu? Vardı! O zaman hem iktidar yani hükümet hem de muhalefetin tümü, depremi bilerek niçin şehrinize ve ülkenize yatırım yapmadı?  Ya da yapılmadı? Bunu sorguladınız mı?

Kurumlar, yetkililer ve Belediyeler yeterli önlemleri almadı? Şimdi mi aklınıza geldi? Yetkililerle, temsilciliklerle konuşmak ve fikir alışverişinde bulunmak!

Neden? Niçin? Ya da daha önce neden böyle bir girişimde bulunmadınız? Bulunduğunuz da bizim mi haberimiz yok?

Şimdi bu derneklere ve kuruluşlara giderek fotoğraf vermek, aslında yapıyormuş gibi yapmak işte tam da burası (mış) gibi yapmak değil midir?

Ya da Belediye Meclis’lerinde, Belediye’ye tabiri caizse; ‘çakmak için’ atıp tutan yerel siyasetçiler ve Meclis üyeleri, siz susun ve konuşmayın. Madem iyi biliyordunuz? Siz laf çakmak yerine şehrinize çivi çakarak, deprem öncesi binaları sağlamlaştırmak adına, neden bir şeyler yapmadınız? Çivi çakmadınız. Aklınız neredeydi?

Artık bırakın şovları. İnsanlar ölmüş. Aileler dağılmış. Çocuklar kaybolmuş. Hayat durmuş hayat…

Siz hem iktidarlar hem de muhalefetler, size sözüm. Ne yaptınız 6 Şubat’ tan önce deprem için? Ne yaptınız?

Onun için bugün halkımız bu acıları yaşıyorsa, sorumlusu sizsiniz.

Halk vergisini veriyor. Zaten bu sistemde adeta köle. Ne yapabilir ki halk? Sadece cansiperhane koşarak, depremzedelere zaten varını yoğunu veriyor. Ama bundan sonra esas yöneticilerde sorunlar başlıyor. Sistemsel olarakta, kişisel olarakta,  tek başına karar veremiyor!

Fotoğraf vermek, toplantı yapmak, incelemek, kararlar almak güzel ama neden bugün?

Hatta bugün yetemedik, yetişemedik, dünyada en büyük depremi yaşadık, yetersiz kaldık diyerek, bunun arkasına sığınmak; giden canları geri getirecek mi? 3 ay önce, 3 yıl önce hatta 10-15 yıl önce bunu neden yapmadınız?

Geç kalmadınız mı?

İktidar ve muhalefet partileri, Meclis üyeleri. Söyleyin? Ne yaptınız ülkeniz ve şehriniz adına? Deprem öncesi?  Neyi yenilediniz? Neyi başardınız bu konuda?  Sadece siyaseten ülkeyi, şehirleri bölme adına.

Orası Büyükşehir’in, burası Küçükşehir’in derken, gördünüz ne büyüğü ne de küçüğü kaldı? Her yer darma duman!

Ey halkım; sorgulamazsan, bize yazılan reçeteleri, içirilen acı ilaçları, süt tozlarını, din soslu makarnaları, kömürleri, dil, din, mezhep temelinde ayrıştıranları sorgulamazsan, olacağı budur.

Şimdi herkes öz eleştiri yapsın.

Neyi sorguladınız?

Neden sorgulamadınız?

Neden? Niçin?

Şimdi (mış) gibi yapmayım.

Hepiniz suçlusunuz. Hepiniz!

Zengin daha zengin, fakir daha fakir. Fakire ise telkin! Şükret, bu dünya gelip geçicidir. Mükafatın orada? Orası neresi? Öbür dünya! Nereden biliyorsun? Gidip geldin mi? Soyut evren!

Lütfen sorgulayın? Ben bunlara laik miyim? Onlar bin odalı Saray’larda otururken, ben oturacak ev neden bulamıyorum diye, sorgula ver sor?

Neden? Ben bu durumda ilken, sen benim vergilerimle lüks hayat yaşarken, ben kafamı sokacak bir ev bile alamıyorum? Neden sokaktayım?

Bunları sorgula?

Hatta kaderimiz mi? Ekonomik krizler? Neden kaderimiz olsun diyerek, sorgula?

Sorgulamazsan böyle olursun işte.

Makarnaya talim…

Sana makarnayı çok görenler;  havyarlı, somonlu, sofralarda levrek buğulamazları, kuzu pirzolalarını yine vezir parmak tatlıları götürürken, sen bu ekonomi içinde 100 gram kıyma ve yine 100 gram peynir alamazken, lebi derya sofraların vergilerin ile nasıl donatıldığını sorgula.

Seni bir dikim kuru ekmeğe muhtaç edenleri sorgula?  Sorgulamazsan bunlar laik sana.

Zannederim bu Ramazan’ da da şu soru sorulacaktır. “Sakız çiğnersem, oruç bozulur mu?”

Yok, ama insan hakkı çiğnersen, garip gurebanın hakkını çiğnersen, hak yersen…vs. Bozulur. O zaman zaten orucunda kabul olmaz.

Sorgulayın ki? Sizi ayakta uyutmaya kalkmasınlar.

Vergilerinizle şov yapmasınlar.

canemregündem.com

 

TEILEN
Önceki İçerikPİTORESK
Sonraki İçerikKİTAP- SEVDA KUŞUN KANADINDA
Bağımsız, özgür, hiç bir kişi yada kurum ile nakdi, ayni yardım ilişkisi içinde olmayan, sadece özgür gazetecilik ve habercilik yapan, çevreye, doğaya ve canlı haklarına saygılı, gazetecilik anlayışı ile gündeme ışık tutmak için yola çıktım. Amacım sadece gazetecilik...