BUNLARIN YAŞANACAĞINI SÖYLEDİK
24 Haziran seçimleri öncesi yaptığı seçim gezilerinde halka seslenen Cumhurbaşkanı Erdoğan, ’ 24’ünde siz bu kardeşinize yetkiyi verin, ondan sonra bu faizle, şunla bunla nasıl uğraşılır göreceksiniz’ dedi.
Ve gördük…
Parlamenter sistemden sonra Başkanlık sistemine geçiş ile Amerika ile yaşanan kriz sonrası ABD dolarının Türk Lirası karşında ezici üstünlüğü ile birlikte, enflasyon canavarı ile boğuşmak durumunda kalan halk, yeni sistemde art arda gelen zamlar karşısında ne yapacağını şaşırdı..!
Türkiye adına yaşanan bu ‘paradigma’ değişikliği, kararların tek adam üzerinden alınarak, uygulamaya konulacak olması, 24 Haziran öncesi halka söylenildiği gibi harika, süper, Türkiye’yi uçuracak söylemlerin, gerçeği yansıtmadığı, bugün yüzümüze vuran gerçeklerdir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, her seçim öncesi Hollanda, Almanya ve Amerika ile kavga eden, iç siyaseti diri tutmak adına CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ile son Başkanlık seçimlerinde ise İnce’yi hedefe koyarak, 24 Haziran’da istediği sonucu alan Erdoğan;
Aynı zamanda sadece iç/dış siyasette değil, daha önce ortaya koyduğu tezler ve öngörüleri ile siyasi ve ekonomik olarak sıkıştığı anlarda, gündem değiştirerek, halkın sinir uçlarına dokunmayı çok iyi bilen, Lozan, Milli Mücadele, İnönü ve İş Bankası gibi ‘ Ulusal Kavramları’ ortaya atarak siyasetini sürdürmektedir.
Bu gün artık yeni sistem ve yeni doktrin ile yönetilen Türkiye, dünya normlarında değil, Erdoğan’ın özeline ve üzerine göre dizayn edilen yeni ‘Başkanlık’ sistemi ile kararları alacak olması jeopolitik ve jeostratejik açıdan zor coğrafyada bulunan Türkiye’yi ve dolaylı olarak halkı zorlayacaktır.
Bu sistem içinde kendisine Tek Adam dendiği içi kızan ama onun için dizayn edilen ve dünya ölçeğinde örneği bulunmayan Başkanlık Sistemi ister istemez Tek Adamlık öngörülerini önümüze sermektedir.
Tek adamlık nasıl olur derseniz?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Varlık Fonu Başkanı’ olarak yine Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı atayarak onaylamasının yanında, hükümet kuran, bakanları seçen, kurumların başkanlarını atayan, seçim takvimini belirleyen, hatta gerekirse TBMM ‘ni fesih yetkisine sahip bir Başkan’dan söz ediyoruz.
Ama ne yazık ki 24 Haziran’dan sonra sosyal ve ekonomik anlamda yaşadığımız buhran, ona oy veren ve vermeyen tüm kesimleri etkilerken, ‘Yerli ve Milli’ söylemlerinin, özelleştirmeler ile içi boşaltılmış ve yabancı sermayenin eline geçmiş kurumların nasıl Yerli ve Milli olacağı tartışma konusudur.
AKP ile uluslararası sermayenin Türkiye’ye girişi ile birlikte yeşil sermaye ve sıcak para girişi bugün için kesildiği ve yabancıya satılacak, özelleştirilecek kurum ve kuruluş kalmadığı için emperyalistlerin kollarında, kapitalistlerin kucağında çare aramak, üretici sınıfı ve toplumu bitiren, sendikaları kapatan, halkı yoksullaştıran politikaları daha da derinleştiren bu sistemi ve iktidarı alkışlayanların bu yaşananlardan sonra hangi duygular içinde olduklarını merak ediyorum.
Bugün yeni sistem ile bozulan ekonomik göstergelerin yanında siyasi, sosyal ve kültürel anlamda da hızla aşınarak yoluna devam ediyor.
Aşındırma; Türkiye Cumhuriyeti değerlerini, ilkelerini, kurucu felsefesini Atatürk’ü, Lozan’ı ve İnönü’yü tartışmaya açmak, Türkiye’nin kurucu değerlerini eleştirmek aşındırmaktır.
Bu gün özelleştirmeler nedeniyle satacak kurum kalmadığı için sıcak para girişi olmayan ülkemize yaşanan son ekonomik kriz sonrası IMF ile anlaşmayacağız ama yabancı yatırımcı arıyoruz demek aynı kapıya çıkar.
IMF’yi sözde emperyalizm olarak görenler, yabancı yatırımcı olarak küresel dünya baronlarını Türkiye’ye yatırım yapmaya davet edenler;
Kimi çağırıyorlar? Emperyalizmi..
Yani her ikiside ‘ Elma ‘ biri kırmızı, diğeri yeşil.
Hoş geldin Yeni Türkiye ve yeni sistem…
Your article helped me a lot, is there any more related content? Thanks!